CHP, Elazığ’da Çiftçilerin Sorunlarını Dinledi

Elazığ Merkeze bağlı Koruk Köyü’nde düzenlenen toplantı mitinge dönüşürken; toplantı CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve CHP Isparta Milletvekili Hikmet Yalım'ın katılımıyla çiftçilerin gündeme gelmeyen sorunlarına çözüm üretilmesini amaçladı.

“ELAZIĞ SİYASETİ VATANDAŞIN SORUNLARINI ÇÖZMEYE YÖNELİK DEĞİL, YALANLA DOLANLA DEVAM ETTİRİLEN BİR SÜREÇ OLARAK GÖTÜRÜLMÜŞ”

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, Elazığ’ın AK Parti’ye Türkiye ortalamasının üzerinde destek vermesine rağmen, hak ettiği hizmeti alamadığını söyledi.

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol: “Bugün neden buradayız. Elazığ her anlamda sorunları yaşayan bir şehir. Ben bunu birkaç defa TV programlarında ifade etmiştim. Tunceli milletvekilliği dönemimde Tunceli Halkının AK Parti’ye oy vermemesinden kaynaklı ve 22 yıllık AK Parti’nin iktidar olduğu dönemde Türkiye’de tek milletvekili çıkaramadıkları ilin Tunceli olmasından kaynaklı ben Tunceli’yi Türkiye’nin en sorunlu şehri bilirdim. Kamu yatırımlarında, alınan hizmetlerde devletin imkânlarının yararlanılmasıyla ilgili sürecin planlanmasında Tunceli’yi Türkiye’nin en mağdur edilmiş şehri bilirdim ve 2018 yılında Elazığ’a geldik. Elazığ ile ilgili şöyle bir algım vardı. Her dönem 5-0 Ak Parti… 20 Belediyenin en az 16-17 tanesi AK Parti ve Ak Parti’ye verilen oylar Türkiye Ortalamasının çok üzerinde… AK Parti’nin de bu şehrin seçmenlerinin Ak Parti’ye verdiği destek ve güvenden kaynaklı buraya bir pozitif ayrımcılık yaparak sorunların çözüldüğünü düşündüm. Ama seçim kampanyası başladı, yakın çalışma arkadaşlarımızla il, ilçe kadın kollarımızla köylerimizi ilçelerimizi beldelerimizi gezmeye başlayınca gördüm ki Elazığ, Tunceli’den daha sorunlu bir şehir ve Elazığ siyaseti vatandaşın sorunlarını çözmeye yönelik değil yalanla dolanla devam ettirilen bir süreç olarak götürülmüş ve bu kentte her şey tekelleşmiş. Ticaret, Siyaset, Bürokratik atamalar tekelleşmiş, hizmet tekelleşmiş kamu yaptırımları tekelleşmiş kamuya personel alımları tekelleşmiş. Bu tekelleşemeden yararlananlar da yine AK Parti’ye oy verenler değil. Bir Saadet zinciri ve AK Parti’nin yönetim kadrolarının üzerinde ve etrafında dar sayıda bir grup var bu grup AK Parti’nin imkânlarından, devletin kamunun imkânlarından yararlanmış, Ak Parti’ye oy verenler bile inanılmaz mağduriyetler yaşamış Onlara gelince yalan dolan, kendi akrabalarına eşine dostuna halinde bütün devletin imkânları seferber edilmiş. Ve biz 2018’de milletvekili seçildikten sonra bu ilin değerlerini bu ilin duruşunu, bu ilin siyaset anlayışını bu ilin mağduriyetlerini burada yaşayan insanların inanç değer ve yaşam tarzlarını parlamentoda gündeme getirdim ve her yerde de açık açık ifade ediyorum. Dedim ki insanların inançları birbirinden ayrı olabilir yaşam tarzları birbirinden ayrı olabilir düşünceleri birbirinden ayrı olabilir. Siyasi tercihleri birbirinden ayrı olabilir ama biz insanların inançlarına değerlerine yaşam tarzına etnik kökenine anadiline anasına babasına soyuna saygı duymak zorundayız. Çünkü herkesin soyu sopu kendi şerefi kendi namusudur. “dedi.

“HER ELAZIĞLI, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ASKERİDİR VE ASKERİ OLARAK KALACAKTIR”

Erol, siyasette her zaman açık tavrı olduğunu da vurgulayarak; “Her Elazığlı, Mustafa Kemal Atatürk’ün askeridir ve askeri olarak kalacaktır.” şeklinde konuştu.

Erol: “Sevgili hemşehrilerim ben siyasette her zaman açık tavrı olan siyasetçiyim asla soyumu sopumu inkâr etmedim. Asla ana-baba –dede topraklarını inkâr etmedim ne dedim buraya geldiğimde ilk adaylığım açıklandığında dediler ki Gürsel Erol Alevidir. Gürsel Erol Tunceli’dir ne iş var burada bende kalktım ne dedim evet dedim ben aleviyim dedim. Zaten bir insan kendi soyunu sopunu inkâr ederse bırakın milletvekilliğini ondan adam bile olmaz dedim. Evet dedim Ben Tunceliliyim e benim babamın mezarı Tunceli’de benim dedelerimin mezarı Tunceli’de atasını babasını dedesini inkâr eden bir adamdan adam olur mu? Olmaz. Ama ne dedim. Dedim ki siz benim soyumla sopumla uğraşmayın herkesin soyu sopu kendi namusu, kendi onuru, kendi şerefidir. Herkes inanışlarını özgür yaşayacak. Siz alevi olabilirsiniz, siz Kürt olabilirsiniz, siz Sünni olabilirsiniz, siz Zaza olabilirsiniz önemli olan nedir. Hepimizin ortak bir tek kimliği var Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmak. Bu devlet hepimizin bu ülke hepimizin ve hepimizin ortak bir değeri daha var nedir o, Cumhuriyeti bize bağışlayan, bu ülkeyi kuran demokrasiyi getiren, insan haklarını getiren yaşamsal haklarımızı bize veren, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkını veren Mustafa Kemal Atatürk’tür. Son zamanlarda medyada basında tartışılıyor. Bu ülkede ne zamandan beri Mustafa Kemal’in Atatürk’ün askerleriyiz diyenler sorgulanmaya başladı. İşte Biz Koruk’ta haykırıyoruz hepimiz M.K Atatürk’ün askerleriyiz hiç endişe edilmesin.. Her Elazığlı, Mustafa Kemal Atatürk’ün askeridir ve askeri olarak kalacaktır. Sevili analarım, sevgili bacılarım… Biz size özgür bir Türkiye kuracağız. Özgür bir Türkiye yaratacağız. 28 Şubat Faşist Zihniyetinin başını kapattılar diye, çocuklarının mezuniyet törenine alınmayan analarımıza bacılarımıza sahip çıkacağız. Bu ülkede Atatürk2ün askerleriyiz diyen gençlerimize de sahip çıkacağız. Hiç endişeniz olmasın. Bugün buraya Elazığ’da yaşanan üreticilerimizin tarım sektörü ile ilgilenene köylülerimizin sorunlarını gündeme taşımak hem Elazığ kamuoyunda hem de Türkiye’de gündem oluşturmak için geldik. Önümde üzüm üreticilerimizin koydukları üzüm kasaları var. Elazığ’da aynı zamanda milli olarak üretilen şeker üreticilerimizde aynı sorunu yaşıyorlar. Aynı zamanda kayısı üreticilerimizde aynı problemi yaşıyor. İnanın bu şehir kendi kaderine terkedilmiş bir şehir. Yalan dolan siyasetiyle vatandaşın her dönem aldatıldığı bir dönem.”  dedi.

“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK BEKA SORUNU GIDADIR”

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer: “Tarım stratejik bir alan. Üreten her insan eli öpülesi insan. Eğer üreten varsa yaşam vardır. Onun için köyden başlayarak kalkınmayı hedeflemeyen hiçbir ülkenin yarını olmuyor. Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk: “Köylü Milletin Efendisidir” dediği günde çoğu köylü hemşehrim şehre merkeple bir haftada gidemiyordur. Ama orada Atatürk Köylü varsa ülke var diyordu. Savaşa koşan, üretime koşan, yaşamı sahiplenen oydu. Onun için ilk işe tarımdan başladı. 6,5 milyon hektar tarım arazisi olan bir ülkeyi 1950’de 25 milyon hektar tarım arazisine 1980’de 28 milyon hektar tarım arazisine eriştirdi. Kendi kendine yeten, dünyada 7 ülkeden biriydik. Adalet Kalkınma Partisi iktidarları döneminde 5 milyon hektara yakın tarım arazimiz yok oldu. Çiftçi sayımız Ziraat Odalarında 5 milyon yakın çiftçi varken; şuanda ÇKS’li çiftçi sayımız 2 milyon 300 binlere kadar geriledi. Yani tarımda Türkiye’ye dayatılan ve uygulanan sistemler üreticiyi bitirdiler ve süreç olumsuz bir biçimde gelişiyor. Tohumu, ilacı, gübresi, mazotu işçiliği artıyor. Üretenin geliri düşüyor. Tüketen pahalı ürün alıyor. Aracı ve ithalatçılar bu ülkenin kanını emiyor. Bakınız sizin buranın üzümünü çoğu kişinin evine üzüm girmemiştir. Ama ürettiğiniz ürünün masrafını alamıyorsunuz ve kara kara düşünüyorsunuz. Çünkü yaşamınızdaki geliriniz buna bağlı. Öbür tarafta kavun, karpuz tarlada kalmış, domatesi 1,5 kiraya alan yok ama gidiyorsunuz Markette domatesi 20 liradan vatandaş tüketiyor. Bu yönetimsizlikten kaynaklanıyor. Tarımın siyaseti olmaz. Tarımda olması gerekenleri biz söylüyoruz. Planlı, öngörülebilir, üreticiye sahip çıkan bir anlayışla tarımın sorunları bitkisel üretimde 1 yılda, bahçe üretiminde 5 yılda hayvancılıkta 3 yılda çözülür. Önemli olan zihniyet. Kimin yanındasınız kimden yanasınız. Eğer ithalatçının rantçının, bu sömürü düzeninden pay alanın yanındaysanız. Çiftçi böyle gelir ne olacak benim halim sorusuyla karşılaşırsınız. Dünyada çiftçiler her yerde eylemler yaptı. En zor örgütlenene ayağa kalkan çiftçidir. Çünkü çiftçiler hep şükreder. Kazandığında verdiğini aldı mı mutludur. Ama bugün çiftçi artık ben bu işi bırakacağım diyor. İşin özü yönetimsizlikten kaynaklanan plansızlığa dayanan bir süre. Ama Planlamadan ne anlıyorlar. 2 yıl üst üste ekilmeyen bir yeri Tarım İlçe müdürlükleri saptayacak ve sizin arazinize devlet el koyacak. Bu var ya demir perde ülkelerinde bile olmayan bir sistem. Sonra ne yapacak, 2 yıl burayı başkasına kiralayacak. O kiralanan yerden gelir sağlayanlar olacak. Size de kira bedelini getirip yatıracak. Niye bu tarlayı ekmeyene sormuyorsun neden buraya ekmiyorsun diye. Tarla sahibi kendisi eksin... Tıpkı buğdayda oynana oyun gibi. Türkiye ortalama 20 milyon ton buğday üretiyor. Âmâ her yılda ortalama 10 milyon ton buğday ithal ediyoruz. Ukrayna’dan Rusya’dan buğday gelir. Sayın Cumhurbaşkanı TV’lerde ne diyor. Bunların aklı ermez diyor. O buğday geliyor ya diyor un oluyor, makarna oluyor yurtdışına satılıyor diyor. Sayın Cumhurbaşkanı bizim aklımız ona eriyor. Biz şunu soruyoruz. Niye bu 10 milyon ton buğday Türkiye’de biz üretmiyoruz. Sorun burada anlayış farkımız bu… Biz üretelim hakça adil paylaşalım yurtdışına da bu ürünü biz satalım. Bakınız Değerli hemşehrilerim: Türkiye şuan endüstri 3.‘ı yaşıyor. Dünya 5.0’a geçti. Özet olarak bunun tamamı şu. Sanayi fabrikalarında yani otomotivde, televizyonda büyük yerlerde çalışan 5 bin-10 bin kişi olmayacak artık. Yapay zekâya dayalı fabrikaları da robotlar olacak. Öyle olunca gelecekte işsizlik artacak. Bunu aşabileceğimiz tek yok üretim. Ve bu ürettiğimizi katma değerli ürüne döndürmek zorundayız. Marka ürünler üretmek zorundayız. Fransa’daki inek sayısı TC’deki süt ineklerinin yarısı ama onlar bizden fazla süt elde ediyor. Niye, çünkü hayvan refahını sağlıyorlar. 3,5 milyon Fransız ineğe, bizim 6,5 süt ineğinden fazla süt veriyor. İşin özü bilime, bilimselliğe, planlamaya, çözüme dayalı üreticiyi koruyan üretenin de hakkını aldığı bir sistemi oluşturmak lazım Kooperatifçiliği Mustafa Kemal Atatürk’ü başlatmış. Kooperatif olmadan olmuyor. Dayanışma olmadan olmuyor. Üretim öncesi, üretim süreci ve sonrası var olan sorunları ortadan kaldırmanın yolu çiftçilerin dayanışmasından geçiyor. Sizde hak mücadelesini verirken hesap sorumasını da bileceksiniz. Diyeceksiniz ki ben üzümü ürettim. Üzümün değer bulmasını sen sağla diyeceksin. Kime devlete ama ne oldu Bunlar devleti kamudan var olan değerlerden çektiler. Özelleştirmeler olurken biz bas bas bağırdık. Arkadaş yem fabrikasını özelleştirmeyin, süt fabrikasını özelleştirmeyin, gübre fabrikasını özelleştirmeyin dedik. Bugün Türkiye yemi ithal getiriyor. Gübreyi ithal getiriyor. Bugün Türkiye’de ithal yem ve gübre gelmezse ne hayvancılık yapılabilir, nede tarım sürer. Kamuya ait Türkiye Zirai Donatım Kurumu kapandı seyrettik. Toprak su köylere hizmet götürme birlikleri kapandı seyrettik Ziraat Bankası çiftçi kuruluşu olmaktan çıkarıldı seyrettik Türkiye’de çiftçinin yanında ne varsa, köye hizmet kim götürüyorsa o ortadan kaldırıldı. Seyrettik Bize ne dediler Tekel Kapansın, rekabete açılsın daha uygun fiyatta üretim sağlanacak. Şeker fabrikaları kapansın daha ucuza şeker alacaksınız bunun gibi kamuya ait yerler kapandıkça ne oldu. Daha pahalıya ürün aldık. Daha az insanla üretim yaptık. Bölgenizde Şeker Fabrikanızda şeker alımı başladı. Pancar stratejik bir ürün Türkiye şeker pancarı varken, nişasta bazlı şekeri dayattılar. Türkiye’de damak tadımızı bozdular. Yediğimiz içtiğimizin ne olduğunu bilmez olduk ve biz bunları bu ülkenin insanları olarak tepki göstermediğimiz için bugün burada üzümü, öbür tarafta domatesi, diğer yerde patatesi, öte yerde buğdayı başka bir yerde arpayı konuşur hale geldik. Bunların hepsi değerdir. Bireye ait değildir, kişinin mülkü değil, milli servettir Biz bu ülkenin kurucu partisiyiz. Misak-ı milli sınırları içerisinde ülkemizin gelişmesini, büyümesini sorunlardan arınmasını ve kalkınmasını isteyen insanlarız. Bayrak kanununu biz çıkardık. İstiklal marşı kanunu biz çıkardık. Biz bu ülkeyi seven insanlarız. o yüzden kalkıyor her alanda her yerde ülkemizin değerlerine sahip çıkıyoruz. Çiftçilik, hayvancılık yapanlar alnının teriyle yaşamını sürdüren eli öpülesi insanlar sizlersiniz. Bakın hayvancılık yapan bir insanın ne cumartesi, ne pazarı var. Ne bayramı var ne seyranı var. 1 kilo etin nasıl oluştuğunu bilmeyen insanlar, besiciyi, üreticiyi suçlamaya kalkıyorlar. Üreticilerin çektiklerinin farkında olmayanların konuştuğu bir ülke olmayacağız. Her yerde anlatıyoruz çözümsüz hiçbir sorun yoktur. CHP İktidarında çiftçimiz, üreticimiz, işçisi, esnafı, emeklisi dar gelirlinin yüzü gülecektir. Bizim yüzümüz size dönük, onlarınki sermayeye dönük. Size sahip çıkanlara sahip çıkın. Biz çözümcüyüz. 22 yıl bir siyasi iktidara oy verildi. Benim için AK Parti’ye, MHP’ye İyi Partiye oy verenler benim başımın tacıdır. Onlarla hiçbir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz sistemle ilgili… Biz sistemin yanlış olduğunu söylüyoruz. Kamucu bir anlayışlar sorunlara çözüm üreten halkın her kesiminin mutlu yaşayacağı rejimden ve düzenden yanayız. Ne ezilen ne ezen.. İnsanca hakça bir düzen diyenlerdeniz. Onun için tarım konusunda hemen hemen her gün bir köye gidiyorum. Türkiye’nin en büyük beka sorunu gıdadır. Çok güzel konutlarınız olabilir ama gıdanız yoksa duvarı kemiremezsiniz. Gıdasız toplumun geleceği sorunludur. Kalkınmayı Köyden başlatmalıyız. Okulları kapatmak değil, okulları köyde açmak yetmez, her köyde veteriner, ziraat mühendisi olmalı, her köyde üretilen ürünlerin taban fiyatı olmalı. Bildiğiniz gibi taban fiyat kaldırıldı. Alım fiyatı var. Alım fiyatı taban fiyatı değil. 14 Lira 65 kuruş alım fiyatı ulusal süt konseyinin ama bizim orda 12 liradan sanayici alıyor. Neden bölgeyi pay etmişler. Sanayici karından taviz vermiyor. Ama çiftçiyi boğuyor, besiciyi boğuyor. Türkiye’ye 2 yılda giren ithal varlığı 1 milyon 300 bini geçmiş durumda 2020’ye göre 2 milyon hayvan varlığında azalma var. Tükettiğimiz gıdada et ve süte erişmede sorun yaşıyorsa bunun temelinde yanlış tarım politikaları var. Çözümsüz hiçbir şey yok. Önemli olan yapılacak olanı bilen liyakata dayalı, kamucu, köylüden çiftçiden, besiciden yana bir anlayışla sorunları sahiplenecek bir iktidarın olması... Biz bunu çözeriz, size bu üzümü de konuşturmayız.” dedi.